Psikoterapist olmak için çok uzun ve zor bir eğitim sürecinden geçmek gerekir. Psikoterapi sürecinde iyileştirmeye etkili olan -terapiste ait- faktörler:
- ilişki kurma becerisi,
- dinleyebilme ve duyduklarını hastanın bağlamına uygun yorumlayabilme yetisi
- psikoterapi teoriğine ait yoğun bilgi birikimi,
- terapistin hayatı yorumlama biçimi
- kültürel alt yapısı,
- genel entellektüel birikimi ve
- özellikle de kişilik özelliklerini toplamıdır.
Psikoterapist de bir insanoğlu olduğuna ve zaaflarının olması kaçınılmaz olduğuna göre, terapistin terapiden geçmiş olması şartı buradaki en önemli koşullardan biridir.
Aksi takdirde terapistin psikopatolojisi her hasta ile ilişkisinde en büyük engeli/handikapı olarak sırıtacaktır.
Kişi yoğun, uzun ve özel eğitim sürecinde zaten farkında olduğu engellerini terapi ilişkisine yansıtmamayı bir miktar öğrenebilir. Ancak terapi ilişkisinde hastaya asıl zarar veren engellerimiz "farkında olmadıklarımız"dır ve bunları da bize ancak bir terapi süreci gösterebilir.
Bu koşulları karşılamayan, uzun yıllara mal olan bir psikoterapi eğitimi almamış olan ve kendi psikopatolojisini bir psikoterapi süreci ile "tanıyıp, farkedip, tımar etmemiş" bir kişinin psikoterapi yapmasının şarlatanlık olarak değerlendirilmesine karşı gelmek olanaksızdır.
24 Şubat 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Psikoterapi tedavi yöntemiyle üniversite yıllarımda karşılaşmıştım. Doğrusu kafam ve duygularım oldukça karışmıştı. Bunun psikoterapiden mi yoksa o zaman yaşadığım yoğun duygulardan mı kaynaklandığını bilmiyorum. Belki her ikisin de kaynaklanıyor olabilir. Yoğun bir duygu, düşünce fırtınası altında kapıldığımı hissettiğim zamanlardı; bu duygular beni alıp yok edebilirdi veya tümden yeni farklı bir insan olabilirdim de. Geçmişe baktığımda bir tercih yapmam istenirse çok fazla düşünmeden psikiyatrik ilaçlara göre psikoterapiyi tercih ederdim. Gerçi bu konuda insanın tercih etme yetkisi ne kadar var ayrı bir konu. O zamandan bugüne dek epey zaman geçti. Psikoterapinin etkili bir güç olduğunu kabul ediyorum. Gerçi bu gücün nerede başlayıp bittiğini hala anlamış değilim. Bu güç olumlu olduğu kadar olumsuz birçok unsuru da içinde barındırabilir.Çünkü burada sanırım asıl mesele bu gücü ne yönde kullandığımız ile ilgilidir. Diğer yandan insanların duyguları, ilgi alanları, dünyası o kadar farklı oluyor ki bu kadar geniş bir alanda psikoterapistler insanların bu kapsamlı iç dünyasında yaşanan karmaşayla ilgili olarak ne oranda onlara yardım edebilirler sorusu aklıma geliyor. Fakat asıl sorun kişinin kapsamlı iç dünyası ile sınırlı değil gibi. Kuşkusuz kişinin karmaşık iç dünyası ve onun oluşturduğu konular, sorunlar da başlı başına sorun. Zaten psikoterapi de kişinin iç dünyasında yaşadığı sorunlarla ilgili değil mi? Evet öyle, belki de öyle görünüyor.Ama farklı bir açıdan bakarsak sorunun kaynağı dış dünyanın giderek kompleks hale gelmesi bence.Çünkü dış dünya karmaşık hale geldikçe en ufak bir zayıflık insanı derinden sarsabiliyor. Bu yüzden psikoterapi biraz da modern, sanayii dünyasının bir parçası belki de. Öyle olunca yani kişinin dünyasını kuşatan dış dünyanın kompleks hal almasıyla, Foucault'un "Deliliğin Tarihinde" bir biçimde ortaya koyduğu gibi psikiyatriye ihtiyaç duymak durumunda kalıyoruz sanırım.
sizinle iletişime geçebilir miyim bi kaç sorum olucak uzmanından öğrenmek istedim..
Yorum Gönder