İnsan mutluluktan ölebilir mi? Bence ölür.
Bir insan hayatı boyunca en çok hangi kelimeyi yazar?
Herkesin farklı bir yanıtı olabilir. Kendi ismini de diyebilirsiniz, sevdiğinin ismini de... Benim en çok yazdığım kelime ise "mutluluk". Binlerce çeşit yazıyla mutluluk yazmışlığım vardır. Telefonla konuşurken halkalar ya da karecikler karalayan insanlardan değilim ben. Konuşma boyunca sayfalarca "mutluluk" yazanlardanım. Çok saçma gelebilir size, ama bir ara mutluluk kelimesini kendi adımdan çok daha güzel yazdığım ve daha çok benimsediğim için imza olarak seçmişliğim ve hatta birkaç yere atmışlığım bile vardır.
Çok zaman düşündüm ilk ne zaman başladı bu tutku, ilk mutluluk kelimesini ne zaman yazdım diye. Yazdığımı ilk fark edişim ortaokul yıllarıma uzanıyor ama ilk yazışım hafızamda değil. Yıllarca da neden bunu yazıyorum, mutluluk nedir falan gibi konular kafamı çok kurcalamıştır. Yine bu konuda bir tartışmada bir arkadaşımın "mutluluk sınırlı düzeydedir, insanin mutlu olma düzeyi sabit ve bellidir. Mutluluğun çoğu ve daha çoğu yoktur. Sen burada bir durumda çok mutluyken dünyanın en zengin insanı da bir başka olayda seninle aynı miktarda mutlu olur, daha fazla değil" şeklindeki sözü bu konuya daha fazla kafa yormama neden olmuştu üniversitede.
Mutluluğun resmini zihnimde yüzlerce kez yaptım, sildim, yine yaptım. Tanımlarım hep mutluluğun gerisinde kaldı. Sonunda bir gün Ankara'da yüzüme vuran bir rüzgâr, mavi bir gökyüzü, uzanıp giden bozkır ufku, mutlu bir ruh haliyle ağaçları seyrederken, kafama "mutlak mutluluk" tanımı çakılıverdi...
Mutlak mutluluk... Yani her koşulun, ama her koşulun sizi en çok mutlu edecek nitelik ve nicelikte olduğu an. Yani hava en sevdiğiniz hava, gün en sevdiğiniz gün, yanınızda o tek kişi, ya da yalnız siz, ağzınızda en sevdiğiniz tat, kulağınızda en mutlandırıcı tını, en mutlu olduğunuz yerde, en güzel manzaraya bakıyorsunuz, teninizi en mutlu eden ısı ve şiddette esiyor rüzgâr, en sevdiğiniz çiçeğin kokusu, en sevdiğiniz miktarda geliyor esintiyle... Sağlığınız en iyi dönemde, zihninizde sıkıntı yok, kafanıza takacak iş, ev gibi sorunların tümü çözülmüş, paranız bile var bolca... Sayın artık siz, daha yüzlerce koşul ekleyin. (ya da çıkarın çıkarabildiğinizi hayatınızdan...)
En son ve en önemli koşul ise, sizin bütün bu durumun yani mutluluğunuzun "farkında" olmanız koşulu...
İşte ben o "mutluluk" haline "mutlak mutluluk" dedim o gün... Ve asla gerçekleşemeyeceğini de kabul ettim. Daha önemlisi, beni en çok şaşırtan duygum şuydu: eğer ki gerçekleşirse bir gün bu mutlak mutluluk hali, sonrasının "son" olduğunu, bundan sonra insanın tek bir şeyi, "ölümü" isteyebileceğini hissettim yüreğimde... Korktum, mutluluğun gücünden...
Hepinize sıradan mutluluklar...
Dr. Ayşegül Sütçü Yıldırım
1 yorum:
Elif ben...hep aklımdasınız, biliyorum... Bıçak gibi oldu biraz benim gitmem.
Ve biliyorum ki merak ediyorsunuz beni...biliyorsunuz benim sizi hep düşündüğümü.
Mutluluk yazınız yüzüme yarım bir tebessüm kondurdu.
Sizi bulmaya teşebbüs ettiğim bir an oldu geçenlerde... sonra baktım sizde benim gibi yaprak misali ordan oraya...
Belki bir daha karşılarız...gelirim ben yine size... el sıkışırız kapıda.
Ha bu arada hep sarılıp öpmek istemiştim sizi...sonra bir kol mesafesindeki eliniz uzanırdı. ben de cesaret edemezdim.
O da biraz benim kafama düşen taş gibi olurdu...
...sen aslında sandığın kadar özel değilsin... taşı.
Nereye gider bu yazı bilmiyorum ama tek bildiğim daha çok ama çok yazabilirim.
Sizi çok özlediğim bir o kadar da sizden kaçındığım bir dönemdeyim...
Kendinize iyi bakın...
Yorum Gönder